Kalp krizi nedir? | Dora Hospital | Gülümseyin Buradasınız...
"Gülümseyin, buradasınız!"

Kalp krizi nedir?

Kalp krizi bireylerin göğüslerinde aniden kendini gösteren ağrı ve sıkışma hissi ile başlamaktadır. Kalp krizinde ise bireylere erken müdahale etmek oldukça önemlidir. Bireylere yapılan erken müdahale hayati riskin azaltılmasını sağlamaktadır. Bunun yanında ise kalp krizine erken müdahale bireylerdeki kalp kasının zarar görmeden kurtulabilmesini sağlamaktadır. Diyabet hastalığı, bireyde aşırı kilo, kötü, sağlıksız ve düzensiz beslenme alışkanlığı ve hareketsiz yaşam unsurları bireylerde kalp hastalıklarına yol açabilmektedir. Bu faktörler üzerinde yapılacak olumlu değişiklikler ise hastalığın ortaya çıkmasını önleyebilmektedir.

Kalpte bulunan damarındaki plakların bir anda yırtılması ve damarların üzerine pıhtı oturması ile birlikte kalp damarlarında aniden oluşan tıkanıklıklar görülebilmektedir. Bu durumun sonucunda ise kalp kası oksijensiz kalmaktadır. Oksijensiz kalan kalp kası hücreleri ise aradan bir süre geçtikten sonra ölmeye başlamaktadır. Bu sürece ise kalp krizi adı verilmektedir.

Kalp krizinde risk faktörleri nelerdir?

Kalp krizinde tedavi durumu olay başladıktan sonra geçen ilk saatler içerisinde oldukça önemlidir. Bu neden ile kalp krizinden şüphelenildiği taktirde hemen en kısa zamanda bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Hızlı tanı ve tedavi ile birlikte bireylerin kalp krizini hasarsız atlatması oldukça muhtemeldir. Bu durumda erken önlem alıp sağlık kuruluşuna başvurabilmek için kalp krizinin belirtilerini tanımak son derece önemlidir. Kalp krizinde ise birçok risk faktörü bulunmaktadır.

  • Aile bireylerinde kalp krizinin öyküsünün bulunması,
  • İlerleyen yaş,
  • Sigara kullanımı,
  • Yüksek kan basıncı,
  • Diyabet,
  • Kan yağlarının yüksek seyreden seviyesi,
  • Obezite çeşitli risk faktörleri arasındandır.

Bireylerde kalp krizinin yaşanmasını artıran önemli risk faktörleri bulunmaktadır. Bu risk faktörleri ise kategorize edilmektedir. Bu kategorizenin bir alt başlığı ise değiştirilemeyen risklerdir. Değiştirilemeyen riskler arasında ise genetik faktörler, ilerleyen yaş ve cinsiyettir. Erkek bireylerde kadın bireylere göre kalp krizi geçirme olasılıkları daha fazladır. Bunun yanında ise ailesinde erken yaşta kalp krizi öyküsü bulunanlar ve erkek olan bireyler çok daha büyük bir risk altında olmaktadırlar. Bu riskler ise yaş ile birlikte artmaktadır.

Bir diğer risk faktörü kategorisi ise değiştirilebilen risklerdir. Bu risk grubunda ise faktörlerini azaltmak kişinin çabalarına bağlıdır. Kişilerin sigara kullanması, yüksek kan basıncına sahip olması, diyabet hastalığına sahip olunması, kan yağlarının normal seviyeden yüksek olması ve obezite hastalığı bireylerin çabalarına göre değişkenlik gösteren faktörlerdir. Bu risk faktörlerin tamamına sahip olan bir birey en üst düzeyde riskli kişi demektir. Bu neden ile beraber bireylerin kalp krizi geçirme riskini daha önceden bilmeleri oldukça önemlidir.

Kalp krizini ise toplum içerisindeki bazı bireyler daha çok yaşamaktadır. Bu sebep nedeni ile tüm bireyler risk analizine tabi tutulmalıdır. Bu risk analizi sonucunda ise yüksek riske sahip olan bireylerin belirlenmesi ve risk azaltıcı önlemlerin uygulanması hayat kurtarıcı olmaktadır.

Kalp Krizi Belirtileri Nelerdir?

Kalp krizinin çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler neticesinde bireyler bu durumu yaşayabilmektedir. Bireyler, durumu yaşamadan önce çeşitli belirtiler hissetmektedir. Çoğu kalp krizi ise göğüs kafesinin ortasında hissedilen bir ağrıya neden olmaktadır. Şikayetler ise genellik ile birkaç dakika sürmektedir. Gelip geçici karakterde olabilirler. 

  • Göğüs kısmında baskı, 
  • Sıkışma,
  • Ağırlık 
  • Ağrı 
  • Hazımsızlık,
  • Göğüste yanma 
  • Mide rahatsızlıkları şikayetleri ile de yaşanılacak kriz kendisini gösterebilmektedir. 

Gövdenin üst kısmında ağrı hissedilmektedir. Bir ya da her iki kolda, sırtta, omuzlarda, boyunda, çenede ve midenin üst kısmında hissedilen ağrı da kalp krizinin belirtilerinden biri olabilmektedir. Bireylerde nefes darlığı oldukça sık görülmektedir. Nefes darlığı kalp krizinin tek belirtisi olabilmektedir. Ağrı yaşanmadan önce ya da hemen sonra kendisini gösterebilmektedir. 

Bireyler belirtileri yaşadığı taktirde en yakın sağlık kuruluşuna gitmelidirler. Kalp krizi kendisini farklı belirtiler ile de gösterebilmektedir. Kalp krizinden önce bireylerde ani soğuk ter basması, ani gelişen yorgunluk atakları, bulantı, ani baş dönmesi, göz kararması ve kusma durumu görülebilmektedir. Kalp krizinin en temel belirtisi göğüs ağrısı olmasına rağmen bazı bireylerde bu durum geçerli olmamaktadır. Aksine kalp krizinin gerçekleşmesi durumu bireyler herhangi bir şikayet hissetmeden sessizce gerçekleşebilmektedir.

Kalp krizi tanı yöntemleri nelerdir?

Kalp krizinin tanısı hekimler tarafından konulabilmektedir. Bu tanı için en önemli iki bilgi bulunmaktadır. Bunlar hastanın yakınmaları ile birlikte EKG’sinin değerlendirilmesiyle sağlanmaktadır. EKG (elektrokardiyografi) bulguları sonucu tipik olarak kalp krizi ile uyumlu ise ve hastanın yakınmalarının da kalp krizine uyuyorsa tanı konuluyor ve vakit kaybedilmeden tedaviye başlanmaktadır.

Bazı durumlarda ise EKG sonuçları belirgin olmamaktadır. Bu durumda ise kalp kasının zarar görmesi sonucunda kanda yükselen bazı enzimler ölçülmektedir. Bu kan testleri ise tanı koymada yardımcı olsa da ancak aradan belirli bir vakit geçtikten sonra yükselmesi durumu tarzında detavantajı da bulabilmektedir. Bu sebep ile uzmanlar ekokardiyografi ya da anjiyografi tetkiklerini isteyebilmektedirler. 

Kalp Krizi Tedavi Yöntemleri

Kalp krizinin erken tanı ve tedavisinin yapılması sonucunda bireyin kalbinin aldığı hasar azaltılmaktadır. Kesin olarak kalp krizi tanısı konmadan önce ise yalnızca şüphe durumunda bile bireylere çeşitli tedaviler uygulanmaktadır. Bu uygulamalarda kan pıhtılaşmasını engelleyen çeşitli ilaçlar kullanılabilmektedir. Bunun yanında oksijen tedavisi uygulanmaktadır. Kalp krizinin tanısı kesinleştirildikten sonra hekimler hastanın kalp damarlarındaki tıkanıklığı açmak amacı ile hızlıca tedaviye başlayacaklardır. Bu amaç doğrultusunda uygulanabilecek iki tedavi yöntemi vardır. Bunlardan biri pıhtı eritici ilaçlardır ve ikincisi ise perkütan koroner girişimidir.

Trombolitik tedavi de kalp krizi için uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde ise damar içerisinde oluşmuş olan pıhtıyı eritme amacına yönelik damar yolu ile pıhtı eritici ilaçlar kullanılmaktadır. Hekimlerin uyguladığı bu ilaç tedavisi ise kalp krizinden sonraki yaklaşık ilk 6 saat içinde etkilidir. Bu tedavi tanı konar konmaz uygulanmalıdır. İlaçların ciddi kanama yapıcı yan etkileri bulunmaktadır. 

Perkütan koroner girişimler ise bir diğer tedavi yöntemidir. Tıkanmış ya da daralmış olan damarları açmaya yaramaktadır. Cerrahi olmayan bir tedavi yöntemidir. Bireylerin kol ya da kasık damarının içinden ince, plastik, ucunda balon bulunan, bir tüpün bireylerin damarının içine doğru ilerletilmesi ve darlık seviyesine gelindiğinde ise balonun yapılmaktadır. Bu durum ise tıkalı olan damarların açılması için uygulanan bir tedavi yöntemidir. Kalp krizi tedavisi için uygulanan bu yöntem sonunda ise kan damarındaki kanın akımı sağlanmaktadır. İşlem esnasında ise darlık yerinin yıllar boyunca açık şekilde kalmasını sağlayan ve stent isminde kafese benzeyen yapılar yerleştirilmektedir. 

ADE İnhibitörleri kan basıncını düşürmektedir ve bu sayede kalp kası üzerindeki baskıyı azaltmaktadır. Kan basıncını düşüren ve kalp kası üzerindeki baskıyı azaltan bu ilaçlar ise kalp kasının kriz sonrasında zayıflamasını önlemek şeklinde ek avantajları da bulunmaktadır.

Kan sulandırıcı ilaçlar ise pıhtılaşma hücrelerinin birleşerek istenmeyen pıhtı oluşumunu engellemektedirler. Ek olarak ise stent içinin pıhtı ile tıkanmasını da engellemektedirler. Bu neden ile de stent sonrasında ez az 1 yıl boyunca kullanılmaları gerekmektedir.

Kolesterol düşürücü ilaçlar yani stainler kan kolesterolünü düşürmektedir. Bu ilaçlar kan kolesterolünü kontrol altında tutmaktadır. Bu sayede ise kalp krizi ya da inme atağı yaşanması durumu engellenebilmektedir. Kalp ritmini kontrol ederek ise ek ritim düzenleyici ilaçlar bulunmaktadır. İlaçlar ise doktorun önerdiği şekilde kullanılmalıdır.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Related Posts